E harfini o kadar uzatmama aldırmayınız, ne de olsa sonucu değiştirmeyecek… Haber şu arkadaşlar: PTT ucuz ayçiçek yağı satacak! Ne günlere kaldık türü… Tarihin yeri ve konumu çok önemli. Bu..
E harfini o kadar uzatmama aldırmayınız, ne de olsa sonucu değiştirmeyecek…
Haber şu arkadaşlar:
PTT ucuz ayçiçek yağı satacak!
Ne günlere kaldık türü…
Tarihin yeri ve konumu çok önemli.
Bu sebeple, tarihin tozlu raflarında biraz seyahat etmeye ne dersiniz?!
1992 yılında PTT Makine Enerji Servisi ve Teknik Büro’da 2 yıl staj yapmıştım.
Başmühendis ve şef’in yapılan incelemeler sonucu yolsuzluk (Hırsızlığın iyileştirilerek düzenlenmiş hâline verilen ad) yaptığı ortaya çıkmıştı. Buna benzer bir olaydı…
Sonra ne mi oldu ?
Başmühendis merkeze alınarak birim müdürü yapıldı, başmühendis yardımcısı terfi ederek başmühendis yapıldı. Şef emekliye ayrıldı, şef yardımcısı da terfiden nasiplenerek şef oldu!..
Sonunda beklenen gün gelmiş, bunca zaman bu yolsuzlukların neden olduğu bağ ve bahçe de böylece kendisini belli etmişti.
Tarihler 30 Haziran 1994 yılını gösterdiğinde; PTT’nin T’si satılarak özelleştirilmiş ve yeni adıyla Türk Telekom ünvanı almıştı…
Son zamanlarda üretimin azalması, yabancı devlet ve onlara bağlı şirketlerin tekeline geçmesi ile gıdalar da muazzam bir fiyat artışı başgösterdi. Özellikle ayçiçek yağında yüzde 140 oranında fiyat artışı yaşandı.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil yağdaki fiyat artışının sektörden değil, Rusya ve Ukrayna’dan ithal edilmesi ile ton başına 1325 dolar ödenmesi kaynaklı olduğunu belirterek, tarihe büyük harfler ile geçmesi gereken bir cümle sarfetti:
“Mühim olan ayçiçek yağı değil, ona ulaşabiliyor olmak!”
Vaay be!
Bu nasıl bir öngörü, bu ne gibi bir teşhis böyle; muhteşemsiniz yahu!!.
Yani diyorsunuz ki piyasa da olmasına bile şükretmeliyiz!
Ama durun, ayçiçek yağı başlangıç; yani sırada diğer temel gıdalar var. Mahalle veya semtler de şöyle ibarelere rastlarsanız lütfen şükretmeden geçmeyelim:
PTT Hiper Market, PTT Bank, PTT Mobilya, PTT Yüzmilyon baloncuk yuttum…
Neden tarihe yani geçmişe giderek o anıyı yazdığıma gelelim.
Devlet bünyesindeki fabrika ve kamusal yerlere torpil ve kayırmalar yapılarak hiç hak etmediği hâlde gelen memur ve işçiler oldu.
Yani birileri bir şekilde memur ve işçi kadrosuna dahil edildi, ayrıca kadrolar da şişirildi.
Buna başıbozuk idareci ve yöneticileri de ekleyin…
Deyim yerindeyse 3 günlük iş 15 günde, hatta 3 ay sürerse;
3 paralık iş 13, hatta 33 Lira’ya yükselerek gösterilirse;
Bugün ağlamaya ve gözyaşı dökmeye hiç hakkımız yoktur.
Dökseniz de fayda etmeyecektir…
Bunun vebali çok büyüktür, bu kul hakkıdır. Ancak bu ülke de şu cümleler ağızlarda ciklet olmuş:
Devletin malı deniz yemeyen…
Böyle gelmiş böyle gider!
Çocuklarınıza böyle bir gelecek mi bırakmak istiyorsunuz?
Ölünce, toprağın altına gidince her şey unutuluyor, yanınıza mı kalıyor sanıyorsunuz?
Hayır!
Siz aldanıyorsunuz ve şüphesiz kimsenin hakkının kimsede kalmayacağı güne değin bekletiliyorsunuz…
~Sevgiler~
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)