Köşe Yazıları

KLAVYE İLE KAVGA EDEN ÇOCUKLAR

Medeniyet denilen şeyin tarifinin yapılmaya başladığı zamanlarda sahip olduğumuz çok şey yoktu… Gün günü kovaladı ülkemizde ve dünyada “yenilikler” birbirini kovaladı. Her geçen gün bir şeyler girdi… Hayatımıza. Yenilik denilen..

KLAVYE İLE KAVGA EDEN ÇOCUKLAR

Medeniyet denilen şeyin tarifinin yapılmaya başladığı zamanlarda sahip olduğumuz çok şey yoktu…

Gün günü kovaladı ülkemizde ve dünyada “yenilikler” birbirini kovaladı. Her geçen gün bir şeyler girdi…

Hayatımıza. Yenilik denilen o “şey” neyse övüldü çok zaman. Ona uymayanlar biraz geride kalmış görüldü. Hatta horlandı bile…

Kimilerinin medeniyet diye tanımladığı bu durum, aramıza katılırken bize sormuyordu artık…

Destursuz bir girişti bu. Bazı kişiler “dikkat” ikazı yaptığında işitmediler bile…

Hatta kaba cahil gördüler…

Kimi daha da ileri giderek medeniyet düşmanı ilan etti bunları…

Ahşabın hüküm sürdüğü ve beton ile plastiğin hayatımıza girmeden önce bitkilerimiz tabii ortamında yetişti…

Gübre denilen “nevzuhur” yenilik doğru kullanılmadı ve “hormon” denilen zehri getirdi peşi sıra…

Hâlbuki bitkilerimizde zaten hormon vardı. Ama tabii bir hormon…

Kız çocukları bezden bebekleri kendileri yaptılar…

Erkek çocuklar tahtana at yapıyorlardı…

El yapımı misketlerimiz olurdu…

Saklambaç oynar koşardık tenha sokaklarda…

Köylü olanlar için mekân sınırı da yoktu. Yeryüzü çocuklarındı…

Sonra barbi bebek denilen hazır bebekler çıktı fabrikalarda…

Erkekler ise plastikten yapılmış arabalarla oynadı epey…

Hem bez bebekler, hem de tahtadan atlar kaldı yanımızda…

Bu yenilikler de uzun sürmedi. Teknolojinin ilerlemesi ile oyunlar sanallaştı…

Artık ne kaza yapan arabanın şoförünü tanıyorduk, ne gol atan futbolcuyu görüyorduk…

Gördüğümüz bildiğimiz ışıklı bir görüntüden ibaretti…

Bir zamanlar yasak sayılan çizgi romanlar da çıktı hayatımızdan…

Tuhaf tuhaf kahramanlar türedi. Her kahraman dünyayı kurtarıyordu…

Bazen uzaylılarla bile savaşıyordu…

Eski oyuncaklar ve ardından gelen diğerleri teker teker çekildi hayatımızdan…

Artık bir çubuğun ucuna iki elma takıp araba yapmıyorduk…

Yorulduğumuzda göle, dereye ve denize gitmiyorduk…

Ekmeğin yanında dalından koparılmış meyve yemiyorduk. Çünkü yiyeceklerin de hazırı çıktı…

Analarımızın kaynattığı şuruplar…

Kompostolar, şıralar artık el etek çekmek üzere dünyamızdan…

Tencerede pişen yemeklere rağbet azalıyor…

Ayaküstü beslenme kültürü girdi hayatımıza…

Son zamanlarda ilaç sanayi bayağı iş yapar oldu…

Hastalık türleri ve sayıları da artmaya başladı. Medeniyet bunlarla başa çıkamadı bir türlü…

Sokak oyunlarımız kayboldu…

Çocuklar artık bilgisayarlarla oynuyor oyunlarını…

Hatta bıkıyor…

Bir zaman sonra yeni “sürümlerini” arıyor. Her şey sanal ve yapmacık bir dünyanın içinde…

Çocuklarımız asabi yetişiyor. Ve klavye ile kavga ediyor çok zaman…

Oyunu kaybettiğinde…

Eskiden çok şeyimiz yoktu sanılmasın bizim…

Gönlümüz vardı. Ve onu yeni nesil göremez zaten…

Siz gönlün neler görebileceğini biliyor musunuz?..

Zeki ORDU

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL